Monday, December 21, 2009

Camiler yarışıyor

95 senesinde Antalya'ya taşındığımızda o zamanın en işlek caddesi olan Atatürk Caddesi'nde bir cami inşaatı vardı. Sene 99 oldu ben ilim irfan peşinde İstanbul'a gittim cami inşaatı devam ediyordu.
Tatillerde Antalya'ya döndüğümde her önünden geçişimde bakardım inşaatına. Memleketimizde işlerin nasıl yarım yamalak yapıldığı, plansız programsız bir şekilde işlere girişilip sonunu getirememenin en güzel örneklerinden olarak görmüşümdür o cami inşaatını. Üniversite hayatımın ikinci senesinde Fındıkzade'ye taşındım. Orada da cadde üzerinde bir cami inşaatı vardı. Bölgenin yerlisi, şimdiki eşim, o zamanki kız arkadaşıma sordum "Bu cami benim çocukluğumdan beri böyle, bitiremediler bir türlü" dedi. O andan itibaren kafamda iki cami inşaatı arasında yarış başlattım, önce hangisi bitecekti? Antalya’daki cami mi yoksa Fındıkzade’deki mi? Ben kendi kendime bu heyecanı yaşarken inşaatlardaki çalışan abilerde zerre heyecan yoktu, daha doğrusu çoğu zaman inşaatlarda çalışan abiler ortalıkta yoktu. İşin bir de garip yani, iki cami’nin de çok küçük olmalarıydı, yani en azından bittiklerinde küçük olacaklardı. Hele hele Antalya’daki o kadar küçüktü ki içine İmam girse cemaat’e yer kalmaz o derece. Neyse yıllar geçti okul bitti ben İstanbul’da yerleşik hayata geçtim, bir gün fark ettim ki Fındıkzade’deki cami faaliyete başlamış. İnşaat bitmiş olmasına rağmen hiç bir yerini boyamamışlar, öyle tuğlalar ve sıvaların içinde kullanıma açmışlar. Hemen Antalya’daki kardeşimi aradım “Ohoo o cami inşaatı çoktan bitti” dedi. Gittiğimde gördüm, çok güzel, şirin bir şey olmuş Antalya’daki. Tam olarak hangisi ilk açıldı bilmiyorum ama dış görünüş itibariyle Antalya’daki cami kafamdaki yarışı kazanmıştı.
Şimdi yeni bir “bitmeyen bina” takıntım var, İstiklal Caddesi’ndeki alışveriş merkezi inşaatı. Gerçi o işin başında Demirören varmış, sittin sene olmaz o iş.