Monday, July 13, 2009

"Can, metal isleri nasil gidiyor?"

Orta okuldayken, tarih derslerimize de giren mudurumuz bana 'takmisti'. Metalci oldugumu biliyordu ve bu durumu merakla karisik bir kaygiyla gozlemliyordu (bununla ilgili anlatilacak cok hikaye var: ornegin rivayet ediliyordu ki, memleket sathina yayilan satanizm korkusunun ilk bas gosterdigi yillarda, sehrimizin az sayidaki metal muzik dukkanlarindan birine giden mudur "Metal muzik nedir? Bana anlatiniz" diye sormustu dukkan sahibine). Beni her gordugunde "Can, metal isleri nasil gidiyor? diye sorardi o derin ses tonu ve agir agir, tane tane konusmasiyla. "Iyi gidiyor hocam" derdim. Favorilerimi uzatiyordum, saclarim makarna gibi kivir kivirdi, sakalimi iki-uc gunde bir - hatta bazen dort! - kestigim olurdu. Mudur beni gordugu zaman bir firca cekerdi mutlaka. Hayalim bir an once universiteye baslayip sacimi uzatmakti...

Universiteye basladim, saclarimi uzatiyordum. Ama sonra zor gelmeye basladi sekle semale girmeye saclarla ugrasmak - o "aradaki", ne uzun ne kisa olan saclarla cebellesmek. Ben de berbere giderek kafayi uc numaraya vurdurdum - sirtima da bir pilot montu gecirdim! ulan farkinda olmadan skinhead'e baglamistim resmen!

Daha sonra bir kere daha sac uzatma girisiminde bulundum, fakat bu sefer de stajyerlik meselesi yuzunden uzun saca veda ettim. Ondan sonra da bir daha muhtemelen sac uzatma ihtimalim olmaz diye dusunuyordum. Mezun oldum, calismaya basladim. Okutmanlik yaptigim universitenin kati giyim kusam kurallari vardi. Gomlek, kravat ve pantolon giyiyor, hemen her gun tras oluyor, duzenli olarak saclarimizi kestiriyorduk.

Netice itibariyle, lise yillarinda istedigim, cilginca headbang yapmama yardimci olacak uzun saclara bir turlu sahip olamadim. O kadar vazgecmistim ki bu sevdadan, yuksek lisansi bitirmek icin isten ayrildigim zaman bile saclarimi duzenli olarak kestirmeye devam ettim. Bu sac kestirme dongusu kanguru diyarina gelip doktoraya basladigim zaman sona erdi. Ustune ustluk bir de sakal uzatmaya, en eski pusku, utulenmemis kiyafetlerimi giymeye basladim. Iki seneyi askin suredir boyle bu.

Lakin, Maksimov'un da dikkat cektigi gibi, bu sefer de otoriteye baskaldirma baglamindan cikti hadise. Zevk meselesine dondu daha cok. Fakat, zaten malum, kapitalizm oyle bir sey ki,
baskaldiriyi dahi icsellestirip bir degisim degerine tabi tutabiliyor. Ben de o yuzden artik kilik kiyafet, sac sakal, toplum icindeki hal tavirla bas kaldirmaya cabalamiyorum.

Ama muduru gorsem bugun mesela yine, ve bana sorsa " Can metal isleri nasil gidiyor?" diye, "iyi gidiyor hocam" diyip bir headbang yapardim onunde - hava gitari esliginde!

PS: Erdela, zaman zaman civar illere kacip, eskimis body count tisortuyle, kafa sallayarak futbol oynamakta fayda olabillir. "Ya o, ya da o" olmak zorunda degiliz! "Hem o, hem o" olabiliriz! Yasasin benliklerin kardesligi! Yasasin Tyler Durden!

No comments:

Post a Comment